Türk edebiyatının üretken isimlerinden biri olan gazeteci, yazar ve siyasetçi Falih Rıfkı Atay’ın vefatının ardından 53 yıl geçti.
Hakkında birçok akademik çalışma kaleme alınan Atay, Hoca Hilmi Efendi ile Huriye Cemil Hanım’ın çocukları olarak 1894’te İstanbul Fatih’te dünyaya geldi.
Asıl adı Mustafa Rıfkı olan usta edebiyatçı, Soyadı Kanunu çıktıktan sonra “Atay” soyadını aldı. Bu soyadını almasına ilişkin, “Ben bir sabah Tarama Dergisi’ni açmış, ilk sayfalarda en sevimli kelimeyi soyadı almaya karar vermiştim. ‘Atay’, o sabahki seçmenin eseridir.” diye açıklamıştı.
Sübyan mektebinin yanı sıra Rehber-i Tahsil Rüştiyesi ve Mercan İdadisi’nde öğrenim gören Atay, müdürlüğünü Hüseyin Cahit Yalçın’ın yaptığı Mercan İdadisi ikinci sınıfında okurken yazmaya merak duyarak ilk şiirlerini 1909’da kaleme aldı.
“Kenar-ı Kabrinde” ve “İhtizar-ı Müebbed” isimli ilk şiirleri 1910’da “Servet-i Fünun” dergisinde okuyucuyla buluşan Atay’ın düzyazı türünde ilk denemesi ise “Tecelli” dergisinde 1911’de yayımlandı.
Yahya Kemal’in teşvikiyle düzyazıya başladı
İstanbul Darülfünun Edebiyat Fakültesinde de eğitim alan ve sonrasında Çerkeş’te subay olarak görevli ağabeyinin yanına giden Atay’ı düzyazıya yönelten Yahya Kemal oldu.
Ziya Gökalp, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ahmet Haşim, Refik Halit Karay ve Fazıl Ahmet Aykaç’ı sevdiği bilinen usta yazar, ilk siyasi yazısı sayılabilecek küçük bir protesto mektubunu 1913’te Tanin gazetesine gönderdi.
Mektubi, Sadaret, Dahiliye kalemleri ile Talat Paşa’nın yanında çalışan Atay, “Akşam”, “Şehbal”, “Şair”, “Nedim” ve “Yeni Mecmua”daki fıkra, makale, tartışma ve başka türdeki yazılar da kaleme aldı.
Akşam gazetesinde yazdığı “Günün Fıkrası” ile asıl şöhretini kazanan usta kalemin bu yazıları, ülkenin kurtuluşuna dair edebiyatın serüvenini anlamak açısından da oldukça öğretici nitelikteydi.
Suriye ve Filistin’de Cemal Paşa’nın katipliğini yaptı
Falih Rıfkı Atay, Talat Paşa’nın Bükreş’e yaptığı bir geziye katıldı ve ilk yurt dışı röportajını buradan gönderdi. Ayrıca Birinci Dünya Savaşı’nda ihtiyat zabiti olarak gittiği Suriye ve Filistin’de Cemal Paşa’nın özel katipliğini yaptı.
Cemal Paşa Bahriye Nazırlığı göreviyle İstanbul’a dönünce, Bahriye Nezareti Kalem-i Mahsus Müdür Muavinliği görevine getirilen ve Yunan ordusunun geri çekilirken yaptığı zulmü incelemek için kurulan Tetkik-i Mezalim Heyeti’ne üye olan Atay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar ve Mehmet Asım gibi isimlerin yer aldığı bu heyetle Batı Anadolu’da incelemeler de yaptı.
Bolu’dan 1923-1927, Ankara’dan ise 1927-1950 arasında milletvekili olan Atay, bu dönemde “Hakimiyet-i Milliye”, “Milliyet”, “Ulus” ve “Dünya” gazeteleri için başyazılar, sohbetler ve anılar yazdı.
Süreli yayınlarda, neredeyse bütün hayatını günü gününe kayda alan yazar, gerek politik gerek tarihi gerekse edebi açıdan Türkiye’nin nabzını tuttu. Ülkenin geçirdiği her dönüşümü kaleme aldı.
Daha çok gazete ve dergi yazıları yazan Atay, fıkraları, gezi yazıları ve anılarıyla biliniyor. Genç yaşta başladığı gazetecilik kariyerini ömrünün sonuna kadar sürdürdü.
Anadolu Ajansının kurucuları arasında yer aldı
İzmir’in kurtuluşundan sonra tanıştığı Cumhuriyetin Kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dostluğunu kazanan Atay, kültür, sanat ve bilim alanında alınan kararların uygulanmasında rol oynamanın yanı sıra Anadolu Ajansının da kurucuları arasında da yer aldı.
“Atatürk’ün Bana Anlattıkları” (1955), “Çankaya” (1961) ve “Atatürk Ne İdi?” (1968) adlı kitaplarını da bu dönemde yazan Atay, “Bizim Akdeniz”, “Zeytindağı”, “Yolcu Defteri” ve “Taymis Kıyıları” kitaplarında da genç cumhuriyetin ilk yıllarına odaklandı.
Kalp krizi sebebiyle 20 Mart 1971’de İstanbul’da vefat eden Falih Rıfkı Atay’ın eserlerinden bazıları şöyle:
“Ateş ve Güneş”, “Mustafa Kemal’in Mütareke Defteri”, “Batış Yılları”, “Atatürk’ün Hatıraları”, “Faşist Roma – Kemalist Tiran – Kaybolmuş Makedonya”, “Deniz Aşırı”, “Yeni Rusya”, “Moskova-Roma”, “Tuna Kıyıları”, “Hind”, “Yolcu Defteri”, “Gezerek Gördüklerim”, “Roman”, “Eski Saat”, “Niçin Kurtulmamak”, “Çile”, “İnanç”, “Londra Konferansı Mektupları”, “Türk Kanadı”