4 tane final oynayacak takımı çeyrek finalde tokuşturmak bana biraz tuhaf geldi.
Önce Almanya gitti. Sonra da Portekiz… Tamam, bu durum bizim işimize gelir ama genel bir bakış ortaya koyarsak turnuva reytingi için sıkıntılı durum. Bellingham’a ceza vermeyen, Merih’e acımayan UEFA bunu nasıl ayarlayamadı hayret!
Örneğin bir önceki maçta Tony Kroos’u hakem efendi çift sarı karttan atmaya korkuyor, kimsenin çıtı çıkmıyor. Bizde, genç bir çocuğun maç içinde yaptığı bir harekete acıma yok. Alakası yok diyeceksiniz ama bence zihniyeti görme açısından çok var.
Onlar evlat, biz üvey evlat. Olmasak da olur. Kafa bu. Merih’e ırkçı diyorlar, en büyük ırkçı kendileri.
Maça gelince ilk yarı sıkıntılı maçtı. İki tarafın yıldızları hiçbir şekilde ağırlığını koyamadı. Ronaldo sürekli top bekledi. O top bir türlü onunla buluşmadı.
Mbappe sanki Yale marka kilitle kilitlenmişti. Sağa gitti olmadı; sola gitti olmadı.
2. yarı ise bambaşkaydı. Top öyle gitti geldi ki, başımız döndü.
Portekiz’den Vitinha sahanın yıldızıydı. Adam her yerde.
Fransa, Dembele girdikten sonra biraz daha hareketlendi ama yetmedi. Hele Camavinga’nın son anlarda kaçırdığı golden sonra 90 dakikanın kilitleneceği belli oldu.
Uzatmalarda iki takım da tam bir son vuruş özürlüsü gibi oynadı. Ama bu maçın kayda değer en güzel yanı, 41 yaşındaki Pepe’nin olağanüstü mücadelesiydi. Adam tam bir idol, tam bir örnek futbolcu…
Sonuçta yıldızların yıldız gibi oynamadığı maç, penaltılara gitti ve Fransa kazandı.